Aslında ilk kütüphane olarak ya da kütüphaneciliğin başlangıcı olarak nitelenebilecek ilk tablet koleksiyonları Sümerlere, M.Ö 3000’li yıllara dayanır. Çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerden oluşan bu bilgi arşivinin içinde hukuki belgelerden edebi metinlere kadar pek çok içerik yer almıştır. Bu tabletlerin sistematik şekilde bir araya getirilmesi, ilk kütüphane fikrinin temelleri olarak kabul edilebilir.
Aynı dönemde Antik Mısır’da da tapınakların ve sarayların bünyesinde yazılı belgelerin saklandığı özel alanlar oluşturulmuştur. Ancak günümüzdeki anlamıyla bilinen ilk kütüphanelerin kuruluşu çok daha sonralara dayanır. İlkoloji olarak bu yazımızda tarihte bilinen ilk kütüphane ve kütüphaneciliğin izlerini sürdük.
Antik Dönemdeki İlk Kütüphaneler
Antik dönemdeki ilk kütüphane ataları ya da koleksiyon olarak kabul edilebilecek bazı girişimler olsa da bunlar ilk kütüphane olarak değerlendirilemez. Ancak yine de bunların hangileri olduğunu, “Tarihte ilk kütüphane hangisi?” sorusunu cevaplamadan önce bilmekte fayda var:
- Ö. 3000’li yıllara tarihlenen, Sümer tapınaklarında bulunan çivi yazılı tabletler çeşitli arşivlerin sistematik şekilde saklandığı ilk oluşumlar olarak kabul edilebilir. Bunları kütüphaneyle ilgili ilk örnekler olarak kabul etmek mümkündür.
- Ö. 2000’li yıllara tarihlenen Nippur ve Uruk Kitaplıkları, erken dönem kitaplıklarından biri olarak gösterilebilir. Bunlar bilinen ilk kütüphane olarak kabul edilebilecek olsa da veri yetersizdir.
- Ö. 1400’lü yıllara tarihlenen Hattuşaş (Hitit) Kütüphanesi’nin, yaklaşık 20 bin tableti koruduğu düşünülür.
Dünyada ilk kurulan kütüphane olarak bunlardan biri gösterilebilir ancak bildiğimiz anlamda bir kütüphaneden bahsedilecekse bunun için biraz daha erken döneme gelmek gerekir.
Tarihte Bilinen İlk Kütüphane Hangisidir?
Tıpkı bugünkü kütüphaneler gibi, sistemli şekilde oluşturulmuş ilk kütüphanenin tarihi M.Ö. 7. yüzyıla dayanır. Bu kütüphane Asur İmparatorluğu’nun en güçlü hükümdarlarından biri olan II. Asurbanipal tarafından, bugünkü Irak sınırlarında yer alan Ninova kentinde kurulmuştur. 19. yüzyılda yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan ilk kütüphane içinde 20 bini aşkın kil tablet bulunmuştur.
Kütüphanede bulunan ve tıp, hukuk, büyü, astronomi, edebiyat, mitoloji gibi alanlara dair yazılmış olan bu tabletler bugün İngiltere’de bulunan British Museum’da sergilenir. Bu koleksiyonda yer alan en önemli eserlerden biri de Gılgamış Destanı’nın kapsamlı nüshasıdır. Asurbanipal’in kütüphanesi tarihsel belgelerin korunmasının ne kadar önemli olduğunu ve ne denli kalıcı olabileceğini göstermesi açısından önemlidir. 2500 yıldır varlığını sürdüren bu kil tabletler insanlığın erken dönem birikimine dair çok önemli bilgiler sunar.
Nitekim “İlk kütüphane hangi uygarlık tarafından kurulmuştur?” sorusunun yanıtı Asur Devleti, “İlk kütüphane nerede?” sorusunun yanıtı ise Irak’ın Ninova kentidir. İlk kütüphane kurulduktan sonra kütüphaneciliğin gelişimi binlerce yıl boyunca devam etmiş, nihayetinde insanlığın kültürel mirasına önemli hizmetler veren bu yapılar varlığını bugüne dek sürdürebilmiştir.
Tarihte Bilinen İlk Büyük Kütüphane: İskenderiye Kütüphanesi
Antik çağın en büyük kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi, uzun yıllar boyunca hem Mısır’ın hem tüm Helenistik dünyanın kültürel merkezi olmuştur. Büyük İskender’in ölümünden sonra yapımına I. Ptolemaios’un emriyle başladığı düşünülen, Mısır’ın İskenderiye şehrinde kurulan bu kütüphane varlığını yaklaşık 600 yıl boyunca sürdürmüştür.
Hızla büyüyen İskenderiye Kütüphanesi yaklaşın 500 bin papirüs rulosuna ev sahipliği yapmıştır. Platon, Aristoteles, Herodotos, Hipokrat gibi önemli isimlerin kitapları ve ayrıca Mısır, Pers, Hint, Mezopotamya kökenli pek çok metin bu koleksiyonda yer almıştır. Dönemin yöneticileri tarafından dünyanın dört bir yanına temsilciler gönderilerek el yazmaları toplanmış, şehre gelen tüm gemilerdeki el yazmaları kopyalanmıştır. Dünyanın çevresini hesaplayan Eratosthenes, güneş merkezli evren modeliyle tanınan Aristarchus ve Elementler kitabının yazarı olan Öklid burada yetişen veya çalışan önemli isimlerdendir.
M.Ö. 48 yılında Julius Caesar’ın şehri kuşatması sırasında yangın İskenderiye Kütüphanesi’nin uzun yıllar sürecek çöküşünü başlatmıştır. Bu yangında sahilde bulunan kitap depoları ve yazılı eserlerin önemli bir kısmı zarar görmüştür. Yüzyıllar içinde Hristiyan yöneticilerin pagan yapılara karşı aldığı kararlar, M.S. 391’de Serapeum’un yıkılması, siyasi çalkantılar, entelektüel göç, yönetici desteğinin yitirilmesi gibi nedenler İskenderiye Kütüphanesi’nin sonunu getirmiştir. Yine de uzun yıllar boyunca Nil Nehri kıyılarından bütün bir insanlığa ışık saçmıştır.
Türklerde İlk Kütüphane Hangisidir?
Türklerde ilk kütüphane Orta Asya’da, Uygur Türkleri döneminde kurulmuştur. Karahoca ve Turfan bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda 30 bin yazma eser bulunmuştur. Ayrıca Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra kurulan ilk büyük devletlerden olan Gazneliler döneminde, Gazneli Mahmut tarafından kurulan Büyük Saray Kütüphanesi, Türklerde kütüphaneciliğin gelişimi açısından önemlidir. Bu gelişim Büyük Selçuklu Devleti zamanında da devam etmiştir.
Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından Bağdat ve Nişabur bölgelerinde kurulan Nizamiye Medreseleri yalnızca eğitim kurumları olarak hizmet vermemiştir. Aynı zamanda pek çok el yazması olan kütüphanelerdir. Hatta bu kütüphanelerden bazı eserler günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Anadolu Selçukluları döneminde kütüphaneler genellikle Konya çevresinde yoğunlaşmıştır. Örneğin İslam düşünürlerinin faydalandığı Sedreddin Konevi Kütüphanesi günümüze ulaşan 61 el yazmasıyla bu mirası yansıtmaya devam eder.
Osmanlı’da İlk Kütüphane Hangisidir?
Osmanlı Devleti’nde kütüphane kültürü daha da kurumsal hale gelmiştir. Çünkü bu dönem kütüphanelerin sayısı artmıştır. Osmanlı’da ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te, ikincisiyse Lala Şahin Paşa döneminde Bursa’da açılmıştır. Ayrıca İstanbul’un fethinin ardından hemen hemen tüm medreselerde kütüphaneler kuruldu.
Osmanlı döneminde camilerde de büyük kütüphanelerin kurulduğu görülmüştür. Camii Kütüphaneleri olarak da bilinen bu yapılarda el yazmaları, dini eserler ve Kur’an nüshaları bulunur. Ayrıca halkın erişimine de açıktır. İstanbul’da Fatih, Süleymaniye, Şehzade, Eyüp Sultan ve Beyazıt gibi önemli camilerde veya Anadolu’da Bursa, Sivas, Kütahya, Van gibi şehirlerde bu camii kütüphanelerine rastlamak mümkündür.
Türkiye’nin İlk Milli Kütüphanesi Hangisidir?
1884 yılında kurulan Kütübhane-i Umumi-yi Osmani, Osmanlı döneminde devlet eliyle kurulan tarihteki ilk kütüphane olma özelliği taşır. 1961 yılında ismi Beyazıt Devlet Kütüphanesi olarak değiştirilen kütüphane Beyazıt Camii’nin külliye yapıları arasında bulunur. Bu kütüphanenin açılış hikayesi ise Osmanlı’nın aydınlarının ve yöneticilerinin Avrupa’daki milli kütüphane hareketlerinden etkilenmesidir.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin yapımı devlet eliye olsa da II. Abdülhamid’in şahsi katkıları da bulunur. Hatta kütüphanenin zengin bir koleksiyona sahip olmasının nedenlerinden biri de bu katkıdır. Kütüphanede saray ve vakıf koleksiyonlarının yanı sıra şahsi arşivlerin bağışlanmasıyla kitap sayısı artmıştır. Örneğin Cevdet Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa, İsmail Fenni Ertuğrul gibi önemli isimlerin kütüphaneleri de bu kütüphaneye bağışlanmıştır.
1934 yılında yürürlüğe giren kanunla birlikte her kitabın kopyası bu kütüphaneye gönderilmeye başlamış, ancak zaman içinde yer sorunu ortaya çıkmıştır. 1940’lı yıllardan itibaren ek binalar yapılmış, 1984 yılında da genişletilmiş yeni yapılar hizmete açılmıştır. Bugün 300 kişiye aynı anda hizmet verebilen kütüphanede nadir eserler, el yazmaları, gazeteler, haritalar, süreli yayınlar yer almaktadır.
İlk Kütüphane Neleri Değiştirdi?
İlk kütüphane kurulduktan sonra yaşanan en önemli gelişme sözlü kültürden yazılı kültüre geçilmesi, bilginin kalıcılığının sağlanmasıdır. Tarihin ilk kütüphaneleri bir toplumsal bellek oluşmasına da katkı sağlamıştır. Yine dönemin önemli kütüphaneleri kayıtları saklayarak devlet yönetiminde sürekliliğin sağlanmasına destek olmuştur. İlk filozoflar ya da bilim adamları sayesinde bilimsel düşüncenin temeli atılmış, kültürel miras korunmaya başlamıştır.
Kütüphaneler yalnızca kitap ödünç vermeye yaramaz. Toplumlar içerisinde çok daha önemli rolleri bulunur. İlk kütüphane sonrasında bu rolün önemi daha fazla anlaşılmış, her geçen gün kütüphanelerin sayısı artmaya devam etmiştir.