İlk matbaa, şüphesiz ki tarihin akışını değiştiren en önemli buluşlardan biridir. Yüzyıllar boyunca bilgi sözlü olarak aktarılmış, el yazmalarıyla çoğaltılmış ancak pek çok satır zaman içinde yok olup gitmiştir. İlk matbaa ise bu döngüyü sonsuza dek kırmıştır. Çünkü matbaa ile birlikte bilgi yalnızca kişilerin odalarında saklanmakla kalmamış, toplumun her kesiminde dolaşır hale gelmiştir.
Peki, ilk matbaanın kurucusu kimdir ve ilk matbaa ne zaman kuruldu? Aslında bu soruların cevapları, aynı zamanda bugün elimizde tuttuğumuz kitapların, gazetelerde okuduğumuz satırların da tarihini anlatıyor. İlkoloji olarak bu haftaki konumuz matbaanın dünyada yayılışı.
İlk Matbaa Nedir, Ne Zaman Ortaya Çıktı?
İlk matbaa, yazılı metinleri ya da görselleri çoğaltmak için baskı tekniği kullanan mekanik bir sistemdir. Eskiden kitaplar elde yazılarak veya tahta bloklara oyulmuş kalıplarla çoğaltılırken, ilk matbaa bu süreci devrimsel bir şekilde hızlandırmış, yaygınlaştırmıştır. Matbaa fikri ilk olarak Asya’da ortaya çıkmış, daha sonra Çin ve Kore’de de farklı tekniklerle görülmüştür. Batı’da ise bu sürecin başlaması için 15. yüzyıla kadar beklemek gerekmiştir.
Dünyada Matbaanın Doğuşu
Matbaanın tarihi, farklı bölgelerde meydana gelen bağımsız gelişmelerin bir toplamı olarak değerlendirilebilir. Örneğin Çin’deki Tang Hanedanlığı döneminde tahta bloklarla baskı yapılmıştır. Bu baskı tekniği, metinlerin veya görsellerin tahta bloklara oyulmasıyla gerçekleşmiştir. 868 yılına basılan Diamond Sutra en eski örneklerden biridir. Sonraki yıllarda Bi Sheng adlı Çinli mucit, yaklaşık 11. yüzyılda kil veya pişmiş topraktan yapılmış hareketli tür kullanımı geliştirmiştir. Kore’de Goryeo Hanedanlığı döneminde 1377 yılında basılan Jikji adlı eser, hareketli metal türle yapılan bilinen en eski eser olma özelliği taşır.
Avrupa’da Gutenberg’in icadı ve geliştirdiği ilk matbaa presi sayesinde matbaa, 15. yüzyılın orta dönemlerinde yaygın bir kültürel ve teknolojik güç haline gelmiştir. Bu sürecin başlangıcı ise Gutenberg’in 1439 yılında Strasbourg’da kurduğu ilk baskı makinesidir.
İlk Basılan Eserler
Matbaada basılan ilk eser konusunda çeşitli tartışmalar olmakla birlikte çeşitli otoriteler tarafından ilk basıldığı kabul edilen eserlerden bazıları aşağıdaki gibidir:
- Çin’deki Tang Hanedanlığı döneminde ait Budist bir sutra olan Diamond Sutra. 868 yılında basılan bu eserde tahta blok yöntemi kullanılmıştır.
- Kore’deki Goryeo Hanedanlığı’nda basılan Jikji. 1377 yılında basılan eserde metal hareketli tür kullanılmıştır.
- Johannes Gutenberg tarafından Almanya’da basılan Gutenberg Bible (Gutenberg İncili). 1455 yılında hareketli metal tür ve modern baskı presi kullanılarak basılan ilk büyük kitaptır.
- Gutenberg sonrası Almanya’da basılan Mainz Psalter. 1457 yılında basılan kitap baskı tarihi ile yayım bilgisi içeren ilk örneklerdendir.
Yine de “İlk matbaayı kim buldu?” sorusuna net bir yanıt vermek mümkün değildir. Peki, matbaayı ilk kim icat etti?
Matbaayı İlk Kim İcat Etti?
Matbaanın kesin olarak “tek bir mucit” tarafından icat edildiğini söylemek kolay değildir. Çünkü baskı teknikleri tarih içinde farklı kültürlerde evrimleşmiştir. Çin ve Kore’de çok eski tarihlerde tahta blok baskı ile hareketli tür sistemleri geliştirilmiş; Avrupa’da ise metal hareketli tür ile baskı presi matbaayı dönüştürmüştür.
Çin ve Uzak Doğu’da Baskı Teknikleri
Çin’de en çok kullanılan yöntem Tang Hanedanlığı dönemindeki tahta bloklardır. Bu teknikte blok şeklindeki oyma metni ters olarak hazırladıktan sonra mürekkep sürüp kağıda baskı yapmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık 11. yüzyılda Çin’in Kuzey Song Hanedanlığı’nda ortaya çıkan hareketli tür yönteminde ise hazırlanan türler yeniden kullanılmış, farklı sayfa düzenleri oluşturmak için bir araya getirilmiştir.
13. yüzyılda Wang Zhen gibi Çinli bilim insanları ahşap hareketli tür uygulamaları yapmış, Kore’de metal hareketli tür kullanımı görülmüştür. Aslında ilk kütüphane örneklerinin M.Ö. 3000’lü yıllara kadar dayandığı düşünülürse ilk matbaa faaliyetlerinin son derece geç başladığı söylenebilir.
Gutenberg ve Avrupa’da İlk Matbaa
Almanya’nın Mainz kentinde yaşayan Johannes Gutenberg, 15. yüzyıl ortalarında kurşun, kalay, antimon gibi metal alaşım türler geliştirmiş, modern baskı presini kullanarak matbaanın Avrupa’daki modern versiyonunu yaratmıştır. Yani ilk matbaa Gutenberg tarafından kurulmuştur denilebilir.
Gutenberg yalnızca hareketli türü kullanmakla kalmamış; metal tür kalıpları dökme yöntemi, baskı mürekkebi, pres mekanizması gibi unsurlarda yenilikler yapmıştır. Gutenberg’in ilk matbaa başarısı kitap üretimini hızlandırmış, maliyetleri düşürmüştür. Bu nedenle 15. yüzyıl sonlarına doğru Avrupa’nın pek çok bölgesinde ilk matbaa etkisiyle yeni matbaalar kurulmuştur. Bu matbaa kurma süreci bilginin daha hızlı yayılmasına, okuma yazma oranının artmasına, kültürel etkileşimin daha fazla olmasına yardımcı olmuştur.
Osmanlı’da İlk Matbaa
Osmanlı İmparatorluğu’na matbaanın gelişi, Avrupa’da gelişmelerden 2 ile 2,5 yüzyıl sonra olmuştur. İlk İstanbul’a göç eden Yahudiler, ardından da Ermeni ve Rum topluluklar Osmanlı’da ilk matbaa çalışmalarını yapmıştır.
Osmanlı’ya Matbaanın Gelişi
İspanya’dan Osmanlı topraklarına göç eden Yahudiler, İstanbul’da İbranice eserlerin basıldığı ilk matbaa faaliyetlerini başlattı. İstanbul’daki ilk matbaa 1493 yılında David ve Samuel İbn Nahmias isimli Yahudi kardeşler tarafından kuruldu. 1567’de Ermeni matbaası, 1627’de ise Rum matbaası faaliyete geçti. Bu topluluklar kendi dillerinde baskılar yaparak daha çok dini metinler, sözlükler, dua kitapları bastı. Bu faaliyetler Osmanlı’nın çok dilli yapısında kültürel çeşitliliği artırsa da Arap harfli Türkçe matbaacılığın gecikmesine neden oldu.
Arap harflerinin matbaada kullanılmasına yönelik çekinceler daha çok dini hassasiyetlerden kaynaklanmıştır. Kur’an-ı Kerim’in veya diğer dini metinlerin yanlış basım ihtimali ulema tarafından sakıncalı bulunmuştur. Müslüman topluluklar arasında Arap harfli baskı izni ise ancak 1727 yılında verilmiştir. Bu gecikmenin en önemli nedeni hat sanatı ile yazma eser geleneğinin çok güçlü olmasıdır.
Matbaanın Osmanlı’ya resmi girişi, III. Ahmed’in izni ve Şeyhülislam Abdullah Efendi’nin verdiği fetva ile mümkün olmuştur. Yani “İlk matbaa hangi padişah döneminde kurulmuştur?” sorusunun yanıtı III. Ahmed’dir. Ancak basım izni verilen eserler din dışı kitaplarla sınırlıdır. Yani yalnızca coğrafya, tarih, dil, bilim gibi konulardaki metinlerin basımına izin verilmiştir. Bu dönemde İbrahim Müteferrika Osmanlı’da modern matbaanın öncüsü olarak ortaya çıkmıştır.
İbrahim Müteferrika ve Türk Matbaacılığı
Aslen Macar asıllı olan İbrahim Müteferrika, 1674 civarında doğmuş, daha sonra Osmanlı’ya sığınarak İslam’ı kabul etmiştir. İbrahim Müteferrika “İlk Türk matbaasını kim kurdu?” sorusuna cevap olan isimdir. 1727 yılında Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın desteğiyle ve Padişah III. Ahmed’in fermanıyla Osmanlı’daki ilk Türk matbaasını kurdu. Matbaanın resmi adı kayıtlara Darü’t-Tıbaati’l Amire olarak geçti.
Osmanlı’daki bu ilk matbaa; kullanılacak harf kalıplarını ve baskı tekniklerini Avrupa’dan getirmiş, bu kalıplar ve teknikler İbrahim Müteferrika tarafından Osmanlı yazı geleneğine uyarlanmıştır. Müteferrika yalnızca matbaacı olarak değil; aynı zamanda düşünür, çevirmen, yayıncı kimliğiyle de tanınır. “Usûlü’l-Hikem fî Nizâmi’l-Ümem” adı eseri devlet yönetimine ve reformlar üzerine yazılmış ilk modern metinlerden biridir.
İbrahim Müteferrika’dan sonra 1797 yılında bir askeri okul matbaası olarak bilinen, bugün hakkında çok az bilgi bulunan Mühendishane Matbaası ortaya çıkmıştır. 1802’de ise Selimiye Kışlası civarında Üsküdar Matbaası kurulmuştur.
Basılan İlk Eserler
Osmanlı’da basılan ilk kitap olan 1729 tarihli Vankulu Lügatı bir Arapça-Türkçe sözlüktür. İbrahim Müteferrika’nın matbaasında 1729 ile 1743 tarihleri arasında 17 eser basılmıştır. Bu eserler arasında Katip Çelebi’nin Cihannüma kitabı, Tarih-i Timur, Takvimü-t-Tevarih gibi tarih ve coğrafya kitapları yer alır. Baskılar genellikle 500-1000 adet arasında yapılmış, bazıları 1200 adede ulaşmıştır. Matbaanın faaliyetleri Müteferrika’nın 1742’deki ölümünden sonra yavaşlamış, 1797’ye sınırlı sayıda kitap basılmıştır.
Cumhuriyet Döneminde İlk Matbaa
Matbaacılık, cumhuriyetin ilanından sonra Osmanlı döneminde atılan temellerin üzerine hızla gelişti. Yeni devlet, eğitimi ve yayıncılığı modernleştirmek amacıyla matbaa sektörünü destekledi. 1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi matbaacılıkta bir dönüm noktası oldu. Latin harflerinin kabul edilmesiyle birlikte yeni dizgi sistemlerine, fontlara, baskı tekniklerine ihtiyaç doğdu.
Bu dönemde hem devlet hem özel sektör matbaacılığa yatırım yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitapları basımını kolaylaştırmak için devlet matbaalarını modernize etti. İstanbul, Ankara ve İzmir’de büyük basımevleri kuruldu. Böylece cumhuriyet döneminde matbaacılık sadece bir üretim alanı değil, basılan kitaplar ile kültürel kalkınmanın temel araçlarından biri haline geldi. Peki, cumhuriyet döneminde ilk matbaa kaç yılında kuruldu?
Cumhuriyet Döneminde İlk Matbaa Ne Zaman Kuruldu?
Cumhuriyet döneminde ilk matbaa kavramı yeni harflerin kabulüyle ilgilidir. 1928 yılındaki Harf Devrimi sonrasında Latin alfabesiyle baskı yapabilen modern anlamda ilk matbaa makinesi İstanbul’da faaliyete geçmiştir. Bu süreçte Devlet Matbaası olarak da bilinen Basım ve Damga Matbaası 1929’da kurulmuş, hem resmi belgelerin hem eğitim yayınlarının basımını yapmıştır.
Matbaanın Etkileri ve Önemi
İlk matbaa yalnızca teknik bir buluş değil, insanların bilgiye erişimini kökten şekilde değiştiren bir devrim olarak nitelenir. Matbaa, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar hem dönemde kültürel etkileşimi, bilimsel ilerlemeyi hızlandırmıştır.
Bilim, Kültür ve Toplum Üzerindeki Etkileri
İlk matbaa ile birlikte bilim, kültür, toplum gibi alanlarda ortaya çıkan olumlu etkiler şunlardır:
- Bilimsel kitapların çoğaltılması bilgi paylaşımını hızlandırdı. Astronomi, tarih, coğrafya, tıp gibi alanlar gelişti.
- Basılı ders kitapları eğitimi standart hale getirdi. Daha geniş kitlelerin okuma yazma öğrenmesi için zemin hazırladı.
- İlk matbaa ile Türkçenin sadeleşmesi, ortak bir yazı dili oluşturulması sağlandı.
- Gazete ve dergilerin yaygınlaşması kamuoyunun oluşmasını, fikir alışverişini mümkün kıldı.
- Matbaacılık, kağıt üretimi, mürekkep, tipografi gibi alanlarda yerli üretim teşvik edildi.
Matbaaların bastıkları kitaplar toplumların gelişmesine, teknolojik gelişmelerin hızlanmasına ön ayak oldu. Eğer ilk matbaa biraz daha geç veya erken icat edilse insanlığın gelişimi çok daha farklı şekilde ilerleyebilirdi. İlk matbaa ile birlikte yaşanan bu gelişim ilk fotoğraf makinesi veya ilk televizyon gibi gelişmelerin ortaya çıkmasını da hızlandırmış olabilir.
Günümüze Yansımaları
Matbaa teknolojisi günümüzde dijital hale gelmiş olsa da temel prensipler Müteferrika dönemine dayanır. Dijital baskı, 3D baskı, talebe göre baskı gibi sistemler matbaanın devamıdır. Türkiye’de matbaa sektörü hala yayıncılığın omurgasını oluşturur. Matbaanın mirası, bilgiye erişim hakkı kavramının da toplumsal bilinçte yer etmesini sağlamıştır. Bugün dünyanın herhangi bir noktasında yazılan bir eser, dünyanın diğer ucundaki bir insanla çok kısa bir süre içinde buluşabilmektedir. Bu gelişmede ilk matbaa sonrası yaşanan gelişmelerin etkisi yadsınamaz.
İlk Matbaa Hakkında Sık Sorulan Sorular
İlk matbaa ne zaman kuruldu?
“İlk matbaa ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?” sorularını cevaplamak için zamanı biraz geriye sarmak gerekir. Dünyada ilk matbaa örnekleri 9. yüzyılda Çin’de görülmüştür. Avrupa’da ilk matbaa 1439 yılında Gutenberg tarafından kullanılmıştır. Kağıt ve matbaayı kullanan ilk Türk devleti Uygurlar, kağıt ve matbaayı kullanan ilk uygarlık ise Çin’dir.
İlk Türk matbaasını kim kurdu?
İlk Türk matbaasını Macar asıllı bir Osmanlı aydını olan İbrahim Müteferrika kurmuştur. Onun girişimi sadece teknik bir yenilik değil, aynı zamanda düşünsel bir devrim olarak da nitelenir. Matbaasında basılan eserlerle birlikte Osmanlı’da bilgi üretimini, bilgi paylaşımını daha sistematik hale getirerek yazılı kültürün gelişmesine öncülük etmiştir.
İlk matbaa hangi padişah döneminde açıldı?
Osmanlı döneminde ilk matbaa 1727 yılında, yani Sultan III. Ahmed döneminde açılmıştır. Dönemin sadrazamı Damat İbrahim Paşa ve Şeyhülislam Abdullah Efendi’nin desteğiyle çıkarılan fetva ve fermandan sonra matbaanın faaliyetleri başlamıştır. O dönem, Osmanlı’nın Lale Devri olarak bilinen kültürel canlanma döneminin bir parçasıdır.